Hayat zaten bizi götürüyor gitmemiz gereken yere; en güvenli, en sağlam yoldan.
Sabırsızlanıyoruz, hemen ulaşmak istiyoruz, yolu bırakıp sonuca odaklanıyoruz.
Tabiri caizse gaza geliyor, alıyoruz dizginleri elimize, sürüyoruz atımızı kestirme sandığımız dağlara taşlara.
Kayboluyoruz.
Biz yoruluyoruz, atımız hırpalanıyor ve yoldan da uzaklaşmış oluyoruz.
Bitap ve mahçup bir halde veriyoruz yine dizginleri asıl sahibine, tıpış tıpış yoldan çıktığımız yere geri dönüyoruz.
Bu da sürecin bir parçası, bu şekilde O’na güvenmeyi, teslim olmayı öğreniyoruz.
Ve sonra gücümüzü biraz topladıktan sonra, unutuyor ve tekrar saldırıyoruz dizginlere.
Ta ki aczimizi tam olarak fark edip, her şeyimizi O’na teslim edene kadar.
O bizi, en yumuşak en güzel yoldan, etrafı izleye izleye öğrete öğrete götürüyor gitmemiz gereken yere.
Şimdi dur ve dizginleri asıl sahibine geri ver!